Değişen beslenme alışkanlıkları ile beraber ortaya çıkan metabolik rahatsızlıklar, günümüzde giderek yaygınlaşmaktadır.
Özellikle gelişme çağındaki çocuklarda görülen yeme bozuklukları, obezite ve buna bağlı olarak çeşitli sindirim problemlerine sebep olurken; hiperaktivite, dikkat dağınıklığı ve anksiyete gibi birçok psikiyatrik belirtiyi de beraberinde getirebilmektedir.
Diyetisyen Mehtap Yakut, bu çerçevede probiyotik ve prebiyotiklerin bağırsak ve beyin üzerindeki etkileri ile hem fiziki, hem de ruhsal rahatsızlıklarla olan ilişkisini anlattı.
YEME ALIŞKANLIKLARI VE SAĞLIĞIMIZ ÜZERİNE ETKİLERİ
Bazı yapılan araştırmaların sonuçlarına dayanarak, gıda maddelerinin seçiminin psikolojik yapımızı etkileyerek duygusal etkileşimlerimiz üzerinde rol oynadıkları düşünülmektedir. Ancak yine araştırmalar neticesinde psikolojik durumumuzun da gıda tüketim alışkanlıklarımız üzerinde etkilerinin olduğu ortaya konmuştur. Yani karşılıklı bir sebep sonuç ilişkisinden bahsedebilmemiz mümkünken, hangi etkenin daha baskın olduğu konusunda çeşitli görüşler yer almaktadır. Örneğin; stresin, vücuttaki korzitol salınımını arttırmasıyla aşırı yeme isteğine neden olduğu düşünülürken, demir, magnezyum ve çinko gibi bazı maddelerin vücuttaki eksikliğinin de dopamin ve serotonin eksikliğine de yol açtığı bilinmektedir. Bununla beraber stres bağırsak mikrobiyotasının dengesini bozarak metabolik bozukluklara neden olurken, bu da bağırsak beyin eksenini olumsuz etkileyerek çeşitli psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkmasına neden olur.
Bireylerde görülen nöropsikiyatrik bozukluklara karşın fonksiyonel gıda bileşenleri bu bozuklar üzerinde etkili olabilmektedir. Çünkü beyin yapısı ve işlevi; mineraller, vitaminler, yağlar ve amino asitleri besinlerinin alımına bağlıdır. Yapılan araştırmalar balık, meyve ve bakliyat gibi besinler tüketilmesiyle nörolojik sistem sağlığı arasında ilişkili olduğu ortaya koymuştur.
PROBİYOTİK VE PREBİYOTİKLERİN FAYDALARI
Yeme alışkanlıklarının belirlendiği gelişme çağında düzenli olarak tüketilen probiyotikli ürünlerin bağırsak mikrobiyotasını düzenleyip geliştirdiği ve sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli rol oynadığı kanıtlanmış bir gerçektir. Özellikle de metabolik hastalıklar ile depresif bozukluk ve anksiyete bozukluğu üzerinde tedavi edici etkileri vardır. Probiyotik özellik gösteren mikroorganizmalar en çok yoğurt, peynir, kefir, boza geleneksel gıdalarda bulunmakla beraber sağlığın korunması, bağırsak ve vücut sağlığının güçlendirilmesi ve diğer hastalıklarla mücadelede olumlu etkiler sağlamaktadır. Bunların başında ise gastrointestinal sistemin düzenlenmesi gelirken hiperkolesteroleminin önlenmesi, kolon/mesane kanserine karşı koruma, osteoporozun önlenmesi, ishalden korunma, kabızlığın hafifletilmesi ve ürogenital enfeksiyonun önlenmesi, bağışıklık sisteminin gelişmesii, normal bağırsak mikroflorasının patojenlere karşı korunması ve kan basıncını azaltması da diğer faydalar olarak sayılabilir.
Prebiyotikler ise kendiliğinden kana karışamadıkları için bağırsaktaki probiyotik bakterilerin yardımıyla fermantasyona uğrayarak kana karışır ve böylelikle enerji verirler. Ayrıca kompleks karbonhidratların kolonda metabolize edilip kısa zincirli yağ asitleri üretmesiyle kan şekeri seviyesini dengede tutulur. Prebiyotikler ayrıca obezite, diyabet çeşitli metabolik rahatsızların önlenmesinde ve tedavisinde son yıllarda oldukça yaygın olarak kullanılmaktadırlar.
Sizler de sağlığınızın korunması, ruhsal hastalık ve metabolik rahatsızlıklara karşı tedavi edici özelliklerinden faydalanmak adına probiyotikli gıdalarla beslenmelisiniz. Bunun için diyetisyeninizden destek alarak size özel hazırlayacağı program ile de beslenmenizi düzenleyebilirsiniz.
Bu makale 23.09.2020 tarihinde Mynet mecrasında yayınlanmıştır